Huzurevinin Dindeki Yeri
Özet
Farklı evrelerden geçirilerek yaratılan insan, dünyaya gelişinden itibaren ilâhî takdirin gereği çeşitli dönemler yaşamaktadır. Bu safhaların en önemlilerinden biri de hiç şüphesiz yaşlılık devresidir. İnsanın dünya hayatındaki bu son dönemi, artık geri dönüşün mümkün olmadığı zaman dillimidir. Çoğu insan, bunu yaşayacaktır.
Kur’ân-ı Kerîm, insanın bedensel ve zihinsel kabiliyetlerinin en zayıf ve verimsiz olduğu yaşlılık dönemine önemle işaret eder ve bunun ilahî bir kanun çerçevesinde cereyan ettiğini vurgular. Dolayısıyla yaşlanmak olgusu, insanın elinde değildir.
Kur’ân ve Sünnette, ana-babaya ve yaşlılara yardım edilmesi, onların korunması ve bakılması konusunda emir ve tavsiyeler vardır. Yaşlılara düşkünlük dönemlerinde sahip çıkılması öncelikle evlatlarının, akrabalarının, yakın çevresinin, toplumun ve devletin görevidir. İslam dini, ana-babanın ve yaşlıların mecbur kalınmadıkça yaşadıkları aile ortamından ve çevreden tecrit edilerek bakımevlerine bırakılmasına sıcak bakmamaktadır. Çünkü ana-baba ve yaşlılar, geçmişle geleceği birbirine bağlayan ve bu hususta büyük emekleri geçen değerli varlıklarımızdır. Huzurevlerinin teşekkülünü de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Sosyal ve kültürel açıdan incelendiğinde huzurevlerinin inşası ve yaygınlaşması, İslâm medeniyetinin bir ürünü değildir. Ancak İslâm, insana hizmet etmeye matuf hiçbir hayırlı hizmeti de reddetmez.
Koleksiyonlar
- Makale [92796]